Göz Tansiyonu Glokom

Gözde daimi bulunan bir sıvı vardır ve bu sıvı gözün beslenmesini sağlar. Göz, beslenmesi esnasında ihtiyacı olan sıvıyı kullanırken ihtiyaç fazlası olan sıvıyı da sahip olduğu kanallar sayesinde dışarı atar. Bu kanallarda hasar görme ya da tıkanma söz konusu olursa gözün içindeki sıvı boşaltılamaz, bu da gözün içinde basınç artışına neden olur. Gözdeki basınç artışına göz tansiyonu / glokom denir.

Basınç yüksekliğinden ötürü göz tansiyonu göz sinirlerinde hasara neden olur. Zedelenmiş göz sinirleri, zamanla görme kaybına yol açar. Göz tansiyonu tedavi edilmezse görmem kaybı artar ve %100’lük bir görme kaybına kadar varabilir. Görüş kayıpları çevreden başlar ve zaman geçtikçe merkeze doğru ilerler.

Göz tansiyonu (glokom) kişilerde çeşitlilik gösterebiliyor. Göz tansiyonu ilk etapta belirtilerini göstermez fakat ileriki zamanlarda görme kaybı oluşmaya başladıktan sonra anlaşılır. Ortaya çıkma yaşı 45’le başlar ve yaş arttıkça oluşma ihtimali de artar. Göz içi basıncının artışı temel belirtilerindendir. Görme kaybı oluşmadığı sürece tedavisi mümkündür. Kayıp başladıktan sonra iyileşme söz konusu bile olmaz. Tıpkı diğer hastalıklarda olduğu gibi düzenli muayene alınabilecek en büyük önlemdir.

Göz tansiyonu semptomları

Göz tansiyonu ilk etapta tipik belirtiler göstermez. Belirli bir oluşma alanı olmadığından, çevreden merkeze doğru zamanla yayıldığından, görme kaybı kolay fark edilemeyebilir. Erken teşhis her hastalıkta olduğu gibi glokomun ilerleyip ciddi boyutlara ulaşmasını engeller. Bu ve başka göz problemlerine mahal vermemek adına belirli aralıklarla göz muayenesi olmak gerekir.

Göz tansiyonunun çeşitleri vardır. Kimi nadir görülürken kimi oldukça yaygındır. Nadir görülen göz tansiyonu türünün kusma, ağrı, bulantı ve görmede bulanıklık gibi belirtileri vardır. Açı kapanması olarak adlandırılan ve az miktarda hastanın sahip olduğu bu göz tansiyon türünde bu belirtiler görülebilirken, diğer göz tansiyonu hastalarında görülmeyebilir.

Göz tansiyonu kimlerde görülür?

Göz tansiyonu genetik olabilir ve hastaların birinci dereceden akrabalarında görülebilir. Bu hastalığın temel etmenlerinden biri genetik oluşudur. Yaş da bu hastalıkta önemli bir faktördür. Özellikle 40 yaş ve üstü insanlarda ve göz içi basıncı sürekli yüksek olan kişiler göz tansiyonu riski taşır. Ayrıca şeker hastalarında, kan basıncı yüksek kişilerde, göz yaralanmalarında, şok, kansızlık gibi sorunlar yaşayanlarda göz tansiyonu oluşma riski oldukça fazladır. Bu hastalıklara sahip olanlar göz tansiyonu hastalığına yakalanmamak için olabildiğince dikkatli olmalı ve düzenli olarak göz muayenesinden geçmelidir.

göz tansiyonu

 

GÖZ TANSİYONU TEŞHİSİ

Göz tansiyonu kendini çabuk gösteren bir hastalık değildir. Genellikle göz muayenelerinde göz içi basınç ölçümü esnasında fark edilir. Bu nedenle göz muayenelerinde göz içi basıncı ölçtürmek şarttır. Doktorlar göz tansiyonundan şüphelenirse tetkikler esnasında birkaç noktaya dikkat eder. Bu noktalardan biri göz içi basıncın artmış olup olmadığı, diğeri ise göz sinirlerinde hasar olup olmadığıdır. Eğer basınç artışı varsa, göz sinirlerinde hasar ve bu hasara bağlı görme kaybı oluşmuşsa doktorlar hasarın ve görme kaybının derecesini belirler ve buna bağlı olarak uygun tedavi yöntemini uygular.

Hastaların bir kısmında göz tansiyonu krizi oluşabilir. Göz tansiyonu krizinde, göz içi basıncında ani ve aşırı bir artış olur, mide bulantısı, kusma, baş ağrısı ve göz ağrıları da meydana gelir. Göz tansiyonu krizi acil müdahale edilmesi gereken bir sağlık problemidir.

GÖZ TANSİYONUNDA ERKEN TEŞHİSİN FAYDALARI

Göz tansiyonu ilk etapta belirtilerini göstermediğinden ve yavaş yayıldığından erken teşhisi oldukça zordur. Göz tansiyonu kronik bir hastalıktır. İleriki aşamalarda görme kaybına kadar varabilecek sağlık sorunlarına neden olur. Bu nedenle hastaların hastalıklarının ciddiyetinin farkına varmaları sağlanmalıdır. Hastalığın önemsenmemesi ve tedavinin yarıda bırakılması göz kaybına kadar varabilecek problemlere neden olabilir.

GÖZ TANSİYONUNDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Göz tansiyonunu yüksek tansiyon hastalığına benzetebiliriz. Ortak noktaları çoktur. Tıpkı yükse tansiyon hastalığında olduğu gibi göz tansiyonunda da tam anlamıyla tedavi mümkün değildir ve hastaların sürekli kontrol altında olmaları gerekir. Hastalık tamamen ortadan kaldırılamaz.

Göz tansiyonu tedavilerinde göz damlaları önemli rol oynar. Göz damlası damlatıldıktan hemen sonra göz bir müddet kapalı tutulur ki ilaç etkisini gösterebilsin. Damla doktor tavsiyesiyle tavsiye edilen şekilde ve miktarda kullanılır. Gözde batma ya da yanma gibi etkiler hissedilebilir fakat bunlar telaşlanmayı gerektiren durumlar değildir. Bir müddet sonra geçer. Göz damlalarının yetersiz kalması durumunda kapsül şeklindeki ilaçlar da kullanılabilir. İlaçlar herhangi bir yan etki gösterirse mutlaka doktora danışılmalıdır.

İlaç tedavisinin cevap vermediği durumlarda cerrahi operasyonlar devreye girer. Bu cerrahi operasyona Trabekülektomi denir. Operasyonla alınan trabekülden sonra sıvı boşaltımı kolaylaşır, böylelikle göz içi basınç düşürülür. Ameliyat etkisini her ne kadar 2-3 hafta sonrasında gösterse de tam iyileşme görülmesi imkansızdır. Ameliyat öncesi gözler damla yardımıyla uyuşturulur ve operasyona başlanır. Ameliyat söz konusu olduğunda lazer cerrahisi tercihler arasında ilk sırayı alır. Nedeni kısa sürmesi ve hastanın olabildiğince az acı hissetmesidir. Bu tür operasyonlar trabeküloplasti olarak adlandırılır. Bu tedavi kanallara girilerek uygulanır. Tedavinin sürmesi koşuluyla 10-15 gün içerisinde göz içi basınç düşer.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.